Çin kalkınmanın yeşil halini dünyaya gösterdi..
Yeni yılın başlaması ile birlikte iklim krizinin ne kadar acil olduğu daha net görülmeye başladı. Avustralya'da devam eden yangınlar ve Amazonlar'daki rekor kıran sıcaklar iklim değişikliğinin son örnekleri arasında şimdiden yer aldılar.
İklim değişikliği yaşamı ve geçim kaynaklarını giderek daha fazla tehdit etmesine rağmen uluslararası toplum 25. Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Konferansı ve Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Paris Anlaşması'ndan çekilmesi örneğinde olduğu gibi birlikte çalışma konusunda hala kararlı değil. Bu bağlamda dünyanın ikinci büyük ekonomisi ve en büyük gelişmekte olan ülkesi Çin, iklim değişikliğine karşı çok önemli bir rol oynamakta.
ÇİN 2O20 HEDEFİNE 2017'DE ULAŞTI
Çin son birkaç yıldır iklim ve çevre yönetiminde dikkate değer başarılar elde etti. Çin'in elde ettiği başarılar kalkınmakta olan ülkelere hem gelişmenin hem de çevreyi korumanın mümkün olduğu kanıtlamakta. 2009 yılında yapılan Kopenhag COP15 Zirvesi'nde 2020 yılına değin ülkelerin karbon emisyonlarını Gayri Safi Yurt İçin Hasılası'nın yüzde 40-45'i oranında azaltması gerektiği bildirilmişti. Çin bu hedefe 2017 yılında ulaştı.
Çin'in küresel karbon ticaretinde de kilit bir güç olması bekleniyor. BM İklim Değişikliği Konferansı'nın 2019'daki ana görevi, karbon piyasası mekanizmaları ve iş birliği ile ilgili "Altıncı Madde"nin nasıl uygulanacağını müzakere etmekti. Altıncı Madde kapsamındaki uluslararası iş birliğinin etkin bir şekilde uygulanabilmesi halinde 2030 yılına kadar yılda küresel iklim hareketlerinden 249 milyar dolar tasarruf edilebileceği tahmin edilmektedir.
Çin, dünyanın en büyük potansiyel karbon ticaret pazarına sahiptir. Çin karbon ticaret pazarı tamamen etkinleştirildiğinde, küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 5'inden fazlasını kapsayabilir ve sera gazı emisyonlarının azaltılmasına büyük katkıda bulunur.
ÇİN'İN ÖNÜNDEKİ DÖRT GÖREV
Çin, küresel iklimin ve çevresel yönetişimin güçlendirilmesinde daha büyük bir rol oynayabilir.
Çin her şeyden önce kendi iklim değişikliği ve çevre koruma sorunlarını ele alma çabalarını hızlandıracak. Cumhurbaşkanı Xi Jinping'in "berrak sular ve yeşil dağlar" çağrısının ardından, önümüzdeki on yıl içinde yeşil ekonomi inşa etme çabaları iki katına çıkmalı ve hızdan ziyade büyüme kalitesine odaklanan sürdürülebilir kalkınma ileriye taşınmalıdır.
İkinci olarak, Çin iklim değişikliği konusunda Avrupa Birliği (AB) ile iş birliğini güçlendirmelidir. Çin ve AB, Paris İklim Anlaşması'nı destekleyen iki ana güç haline geldi. AB, son iklim konferansında 2050 yılına kadar "karbon tarafsızlığına" ulaşma hedefi belirleyen bir "Yeşil Anlaşma" yayınladı. Bu arada Çin de 2020 yılında Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'ne ev sahipliği yapacak. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi'nin belirttiği gibi, iklim değişikliği çağımızın en önemli küresel sorunlarından biri ve aynı zamanda Çin-AB iş birliğinin de önemli bir parçasıdır.
Üçüncüsü, Çin sadece sera gazı emisyonlarının azaltılmasını değil plastik atıklar ve okyanus asitlenmesi gibi konularla mücadelede de öncü rol oynamalıdır. Beijing yönetimi bu kapsamda araştırma faaliyetlerine daha fazla yatırım yapabilir.
Dördüncüsü, Çin iklim değişikliğiyle mücadelede sivil toplumun rolünü genişletmelidir. İklim ve çevre sorunları hepimizi etkiledi. Dolayısıyla, çevre koruma sadece hükümetin değil, tüm toplumun sorumluluğundadır.
İklim ve çevre sorunları insanlığın ortak sorunları arasındadır. Bunların üstesinden gelmek için tüm ülkeler birlikte çalışmalıdır. Önümüzdeki on yıl içinde uluslararası toplumun kilit paydaşlarından biri olarak Çin, iş birliğini artırmak için gereken tüm sorumluluğu almakta kararlıdır. global times